19 Ocak 2016 Salı

İtalya - Milano - Como


Kadim dostlarımızla uzun zamandır yapmayı planladığımız yurtdışı seyahatimizi 2015 in mayıs ayında en nihayet gerçekleştirebilmiştik. Havalimanında uçuşumuzu beklerken fotoğraf makinamızın ayarlarını heyecanla kontrol ediyor ve deneme çekimleri yapıyorduk. İlk gün planımız, İstanbul'dan Milano'ya inmek, otele yerleşmek ve gezilecek yerleri gezmeye başlamaktı. Sonraki gün ise Como Gölü'ne gidip orayı görecektik.

Uçuşumuz çok güzel geçti ve Milano'ya sağ salim indik. Milano havalimanından tren ile Milano merkeze kadar geldik. İtalya turumuzun tümünde toplu taşıma araçları hayatımızı kurtaracaktı. Sizlere de İtalya seyahatiniz için toplu taşıma kartlarından temin etmenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. Merkezden otelimize kadar yürümeyi tercih ettik. Bu şekilde şehrin o kısmını da görebilme şansını yakalamış olduk. Aslında Milano'da çok da fazla görülebilecek yerler yok; özünde bir moda şehri. Ortalama yarım saatlik bir yürüyüş sonrası kalacağımız otel olan İbis Milano Centro'ya ulaştık ve girişlerimizi yaptırdık. Çocukla yurtdışına ilk çıkışımız değildi ama bu sefer sanki kızımızda bir değişiklik vardı. Çok da fazla önemsemedik. Otel İbis kalitesinde odaları ve temizliği ile beklentilerimizi karşılıyordu. Bu seyahatte otel seçerken konaklama, temizlik ve uygun fiyat kriterleri dışında başka hiçbirşey gözetmedik ve bu otel hepsini fazlasıyla karşılıyordu. Odalarımıza yerleştikten sonra günlük programımızda ufak bir değişikliğe gittik. Günün geri kalanını Como Gölü'nde geçirip orayı gördükten sonra Milano'ya geri dönmeyi, ertesi gün de Milano'da gezilecek yerleri görüp turumuzun ikinci kısmı olan Verona'ya doğru devam etmeye karar verdik. Karnımız çok aç olduğundan öğle yemeğimizi Milano'da enfes bir restorantta, muhteşem pizzalar eşliğinde yaptık. Burayı bulana kadar da büyük kocaman ve büyüleyici bir park içerisinden geçtik; dar sokaklara hayran kaldık. Mekanın ismi Taverna Del Borgo Antico. Muhakkak gidip görmeniz gereken bir yer. Mekanın yakınlarında, o dar sokaklar arasında, bir sürü mekan bulabilirsiniz ama biz tesadüfen, foursquare den puanına bakarak, bu mekanı seçmiştik ve inanır mısınız masadan kalktığımızda hiç de pişman değildik :) Pizzaların tadı damağımızda kalmıştı. İşte bu mekanda kızımın rahatsızlığı da başlamıştı ve ani bir şekilde kusmaya başlamıştı. Öncesinde geçici bir şey olduğunu düşünmüştük. Ama günün ilerleyen zamanlarında da devam edince endişe seviyemiz artmadı değil. Ama yine de yılmadık, yollarda kusa kusa, elimizdeki haritadan yakınlarında olduğumuzu gördüğümüz Il Castello di Milano ya gittik. Ne kadar kısa zaman içerisinde ne kadar çok yer görebilirsek o kadar iyi mantığı ile yola çıkmıştık. Gereksiz ayrıntılardan uzak duracak ve sadece vurucu mekanları ziyaret edecektik. İlk turumuz için bu önemliydi. İkinci gidişimizde ayrıntılar içerisinde kaybolabilirdik :) Kalenin içerisine girdiğimiz gibi kızım pusetten inmek istedi ve indiği gibi yediği herşeyi kalenin ortalık yerine çıkarttı :) Tam da rezil olduğumuzun resmiydi ama o gün orada tamamiyle inandım ki yabancı ülkelerde bu tarz durumlarda insanlar size irrite edici gözlerle bakmaktansa sizi kendi halinize bırakmayı veya yardımcı olmayı tercih ediyorlardı. Aynı olayı Türkiye'de yaşasam eminim çok daha zor bir sosyal ortamda kendimi bulabilirdim. Apar topar kızımın üzerine değiştirip kale gezimize devam ettikten sonra hemen yolculuğumuzun ikinci aşaması olan Como Gölü aşamasına geçtik. Soluğu hemen tren garında aldık ve Como Gölü'ne kalkacak ilk treni beklemeye başladık.









Tren tam da bilette belirtilen saatte geldi, yolcuları aldı ve tam da bilette belirttikleri saatte hareket etti. Türkiye'de bin yıl içerisinde eskaza bile olsa rastlanması mümkün olmayan bir enstantaneydi :) Yolculuk boyunca kızım güzel bir uyku çekmişti ve midesi biraz olsun rahatlar diye düşünüyordum. Çok konforlu bir şekilde Como Gölü'ne varmıştık. Kısa bir göl kenarı turu yaptıktan sonra keşke geceyi burada geçirseydik diye düşündüğümüz de oldu :) Göl ve manzara inanılmaz güzellikteydi. Kızıma yedek kıyafetler seçebilmek için kendimi Como'nun merkezinden içeriye doğru bir ağ gibi açılan sokaklarda kaybettik. Sonra da İtalya turumuzdaki ilk dondurmamızı Como Gölü'nde, Gelateria i Tre Santi isimli minik dondurmacıda aldık. Gerçekten unutulmaz bir tattı. Dondurma gibi dondurma yedik :) Krema değil tam da "gelato" nun kelime karşılığı olan bir dondurma idi. İtalya'nın neresine giderseniz gidin bu kalitede dondurmalarla karşılaşacağınız kesin.











Como'da yavaş yavaş güneş batmaya başlamıştı ve hava hafiften soğumaya yüz tutmuştu. Bu da artık Milano'ya dönmemiz gerektiği mesajını veriyordu bize. Kızımın ateşi de hafiften yükselmeye başlamıştı ve dönüş için koşa koşa garın yolunu tuttuk. Siz de çocuklarla beraber yurtdışına çıkacaksanız aklınızda ve çantanızda olması gereken ilaçların başında ağrı kesici-ateş düşürücüler ve kesinlikle bulantı önleyici ilaçlar yer almalı. Gitmeden yanınıza almayı unutmayın derim. Çünkü özellikle yurtdışındaki eczanelerde 2-3 yaş çocuklarına kolayca gidip ilaç alamıyorsunuz; muhakkak reçete sunmanız gerekiyor.

Yorucu bir günün sonunda soluğu Milano'daki otelimizin rahat yatağında almıştık. Kızımın rahatsızlığı yüzünden ne kadar zor geçmiş olsa da bir o kadar keyifli bir gündü. Ertesi gün öğlene kadar vaktimiz vardı ve bu süre içerisinde Milano'yu daha önceden görmüş olan eşim kızımla beraber otelde dinlenmeye devam ederken biz de arkadaşlarımızla kısa bir alışveriş ve müze turu yaptık :)




Dışarıda hava yağmurluydu; hem ıslanmamak hem de vakitten kazanabilmek adına soluğu yakınımızdaki metro istasyonunda aldık ve Duomo Meydanına (Piazza del Duomo) gittik.
Meydanın etrafında yer alan, modanın öncü markalarının mağazaları arasında, o moda kokusunu içimize çekerek dolandık. Duomo Katedrali'ni de gezip sonrasında çıkışta soluğu H&M de alıp güzel bir alışveriş ile Milano'yu noktaladık :)

Geldiğimiz gibi metro ile otelimize dönerken içimizde turumuzun bir sonraki şehri olan Verona'da neler göreceğimizin heyecanı, aklımızda da tur planımızı nasıl şekillendireceğimiz vardı. Bu duygular içerisinde Milano'ya hoşçakal dedik....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder