29 Şubat 2016 Pazartesi

Gürpınar Fevzi Hoca Balık Restoranları



Fevzi Hoca Balık - Köfte restoranı ile ilk defa Ümraniye'deki Trabzon Park içerisinde yer alan mekanında tanıştık. O günden sonra da ne zaman fırsatımız olsa uğramaya çalıştık. Yakın zamanlarda ise Beykent Gürpınar'da da bir şubesinin olduğunu öğrendik ve Bahçeşehir'den Ümraniye'ye gitmektense burnumuzun dibinde bu lezzetleri tadabileceğimiz için sevindik :) Ama bu bloğu yazarken farkettim ki aslında Ümraniye'de yer alan Fevzi Hoca'nın, bizim Beykent'te yer alan Fevzi Hoca ile bir ilgisi yokmuş. Çünkü link içerisine tıkladığınızda görebileceğiniz üzere, kendilerinin Ümraniye dışında başka bir şubeleri yokmuş. Aklıma iki seçenek geliyor; ya internet sitelerini güncellemediler veya Beykent'teki restoranımız Fevzi Hoca'nın ismini kullanıyor. Bunun yanısıra foursquare içerisinden girip baktığınızda orada bildirilmiş internet sitesi Ümraniye'deki Fevzi Hoca'nın linkine bağlanıyor. Dolayısıyla ben Ümraniye'dekinin bir şubesi olduklarını düşünüyorum.

Ne olursa olsun bu yazımızın konusu, Ümraniye'de yer alan Fevzi Hoca değil, Beykent'te yer alan Gürpınar Fevzi Hoca Balık Restoranları dır. Servis her zamanki gibi iyiydi, ufak tefek gecikmeler de yaşansa tolere edilmeyecek düzeyde değildi açıkçası. Garsonlar candan, güleryüzlü, saygılıydı. Ortam temiz ve tertipliydi. Hatta mekana kattıkları yeni kış bahçesi ile dekorasyonlarına farklı bir yüz getirmişler. Ama yemek kalitesi olarak bu gidişimizde, geldiğimiz diğer seferlerden biraz vasat buldum kendilerini. 

Ne zamandır hamsili pilav yememiştim, menüde görünce sipariş ettik ama sanıyorum daha iyilerini yemiş olduğum için bu gelen hamsili pilavı pek beğenmedim. Hamsiler pilavın üzerine sanki iptidai bir şekilde oturtulmuştu, ve pilav az buçuk lapa gibiydi. Tat-tuz çok iyi ayarlanamamıştı. Halbuki Sarıyer'de yer alan ve gençken sıklıkla gittiğimiz, hala açık mı bilemediğim bir karadeniz restoranında yediğimiz hamsili pilavın üzerine tanımam. Sanıyorum mekanın ismi Pideban dı ama emin olamadığım için bir haftasonu özellikle sizler için gidip, yerini yeniden bulup, ayrı bir yazının konusu yapacağım söz veriyorum :)

Yine favorilerimden olan muhlama sipariş ettik ama muhlama da malesef eskisi gibi değildi. Masaya geldiği gibi kupkuru birşey oldu, yağını sanıyorum az koymuşlardı ve malesef ekmeğimizi muhlamaya bandırma keyfini yaşayamadık :) Onun dışında tadı tuzu gayet iyiydi.

Masaya ikram olarak gelen turşu kavurması ise yine her zamanki gibi muhteşemdi :)

Ana yemek olarak balık sipariş ettik. Balıkları oldukça taze ve lezzetliydi. Izgara olarak pişirilenler tam kıvamında pişirilmişti ve balıklar kurumamıştı.

Tüm bunlar ışığında, bu gidişim için Gürpınar Fevzi Hoca Balık Restoranına verebileceğim not sanıyorum 10 üzerinden 6 olacak malesef :( Umuyorum balık dışında yer alan, vasat olarak adlandırabileceğim bu yemekler o güne has geçici bir durumdur. Yine de yolunuz düştüğünde, gidilmesi gereken bir mekan olarak sınıflandırabilirim kendilerini.


Adres: Gürpınar Mah Cengiz Topel Cad No:20 Beylikdüzü İstanbul
Tel: 0212 850 56 61 

18 Şubat 2016 Perşembe

İtalya - Venedik


Verona'daki turumuzu da bitirdikten sonra İtalya seyahatimizin son etabı olan Venedik'e doğru yola koyulduk. Yine o hayran kaldığım trenlerden birini kullanarak birkaç saatlik yolculuk sonrası Venedik'e ulaşmış olduk. Amacımız, gezi sırasında parayı yiyecek ve gezecek yerlere harcamak olduğundan otelimizi Venedik adasının dışında kalan Mestre bölgesinde seçtik; Holiday Inn Mestre'de konakladık. Otobüs ile çok rahat tarihi Venedik adasına ulaşabiliyorduk. Sadece 1 gece konakladığımız için otelin imkanlarından çok da yararlanamasak da otel konaklanabilecek temizlikte ve fiyat kalitesindeydi. Tabii resepsiyonun önünde su veren makinanın bozuk olması ve paramızı almış olmasına rağmen suyumuzu vermemesine karşılık otel görevlisinin yapacak birşey olmadığını söylemesi otelin bendeki imajını tamamen sıfırladı. Onu da anlatmadan geçemeyeceğim.

Venedik'in bizim gibi çocuklu aileler için tek negatif özelliği; yollarının ve köprü geçişlerinin bebek pusetleri için uygun olmamasıdır. Kızımın pusetini her köprü geçişinde kaldırıp eller üzerinde taşımaktan sırt ve kol kası yaptık diyebilirim :) Onun dışında Venedik çok pahalı bir yer ve malesef gözlemlediğim üzere kredi kartı hemen hemen her yerde geçmiyor ve sadece nakit kabul ediyorlar. Bu da Venedik turumuzu ilk etapta zora sokan bir nokta oldu açıkçası.

İlk günümüzde, trenden inip bavullarımızı otele bıraktıktan sonra hemen Venedik'in merkezinde, nehir kenarında sıra sıra dizilmiş pizzacılardan bir tanesinde pizza yiyerek öğlen yemeğimizi geçiştirdik. Yine ve yeniden Milano yazımda belirttiğim pizzacıda yediklerimiz yanında bu pizza gayet sıradandı. Sonra başladık Venedik sokaklarında dolaşıp kendimizi kaybetmeye ve bol bol foto çekmeye. O sırada, internetten yaptığımız araştırmalar sonucu, sürekli tur atan mini vapurlar ile Murano adasına gitmeyi de tur planımıza kattık. Camları ile ünlü Murano'ya gittik ama sanıyorum mevsimi değildi ve açıkta pek fazla dükkan bulamadık. Ama zamanında cam sanatına gönül vermiş biri olarak kapalı dükkanların camekanlarına bakmak bile beni mutlu etmişti. Bu vapur turlarında dikkat etmeniz gereken diğer bir konu da, biletinizi almış olsanız bile vapurların alabileceği kişi kapasitesinin çok az olması ve beklediğiniz iskelede tam bir insan izdihamı yaşanıyor olması. Dolayısıyla uzun bekleme sürelerini göze almalısınız. Ben neredeyse beklerken vazgeçiyordum yorgunluktan :)

Venedik'e gidip de yapmadan dönmemeniz gereken bir diğer aktivite de gondolla nehir turudur. Evlerin aralarında gondolla dolanırken çok güzel fotolar çekecek ve şehrin dokusunu ciğerlerinizde hissedeceksiniz.

Yanınızda muhakkak rahat ayakkabılarınız olsun diyorum ben çünkü çocuklu bir grup olmamıza rağmen ilk gün gecenin bir kör vaktine kadar Venedik sokaklarında kendimizi kaybettik. Hatta gece belli bir saatten sonra Venedik sokakları daha bir güzel oluyormuş. İnsanlar, kalabalıklar, izdiham çekildikten sonra sokakların tadına daha güzel varıyorsunuz.

İkinci günümüzde de doya doya Venedik'i gezdikten sonra yine dere kenarındaki restorantlardan bir tanesinde öğlen yemeğimizi yemeye oturduk. Kaç gündür pizza yiye yiye tükenmiş midemi domates çorbası ve salata ile şenlendirdim. İnanır mısınız ben böyle domates çorbası içmemişim bugüne kadar :) Enfes diyerek tek kelime ile çorbayı tanımlıyorum.

Turumuzun sonuna geldiğimizde de, bavullarımızı Venedik merkezde bıraktığımız saklama merkezinden alıp yine otobüse binip havalimanının yolunu tuttuk. Venedik'i görselliği ve tarihi dokusu dışında çok da fazla sevdiğimi söyleyemem çünkü insanları gayet kaba ve anlayışsızdı. Ama yine de İtalya turlarının olmazsa olmazıdır; tabii ki görmeden ziyaret edilmeden geçilmemelidir :)